DİMAĞ
Zihnin oyuncak olduğu evrende üç çeşit insan vardır ; zihniyle oynayan , zihinlerle oynayan ve zihnini oynatan. Hangisi olucağınızı seçmek bazen elinizdedir bazense elinizdedir. Yanlış yazmadım,elinizde olup olmadığını anlayamaycağınızı belirttim.
Sabah kalktığımda saatin kaç olduğu , havanın neden bu kadar soğuk olduğu ve ejderhamın dilinin yüzümdeki pürüzlü hissinin ne zaman sona ereceği gibi sorular sırasıyla cevaplandı.Ejderhamın siyah tüyleri güneşin çarpmasıyla inanılmaz görünüyordu. Vücudunun çoğu kalın,yağlı tüylerle kaplıydı ama gri derisi ara ara kendini gösteriyordu. Ahşap evimin küçük balkonuna çıkıp derin bir nefes aldım. Uçan eşeklerimi kontrol etmek için göle doğru baktım, gözlerim sabah normale göre daha az görüyordu. Elimi yüzümü yıkayıp gözlüğümle beraber tekrar balkona çıktım. Eşeklerim gayet iyilerdi. Gözlerimi kısıp gölünde ötesindeki köyü kontrol ettim. Normal görünüyordu. Köyün tam üstünde duran devasa zeplin dışında...
Ben Salih Özcan. 16 yaşındayım. Ejderham Adu,ailem ve aynı zamanda yaratıklarla dolu bir evrende yaşıyorum. Benim gibilere Araf derler. Araflar insanları korur,insanlardan farklı özelliklerle doğarlar. Çoğunun büyük hayalleri vardır ve çoğununda bu hayyalerin hiç bir zaman gerçekleşmeyeceğine dair hisleri. Bazılarımız küçüklüğünden düşünür geleceğini. Çoğu zaman bizi öldüren budur:DÜŞÜNMEK. Hayallerini gerçekleştirememek insanlar için takılmaktır;bizler içinse kafamızdaki yolun sonu. Ben de küçüklüğümden beri geleceğimin hayalini kuruyorum .Zihnimde olabilecekleri canlandırıyorum.Tecrübeler ediniyorum.
Doğduğumuzda ruhumuz üç farklı şekilde gelişir: 1.Yin,2.Yang,3.YinYang.Eğer ruhumuza yin bahşedilmişse aydınlık tarafın enerjisini kullanırız.İnsan ilişkilerimiz ve karakterimizi karanlık taraf oluşturur.
Yang ise tam tersi gücümüzü ve enerjimizi karanlıktan aldığımız durumdur.Karakterimizi ve insan ilişkilerimizi aydınlık şekillendirir.
YinYang tarafından seçildiğimiz zaman ise -ki bu inanılmaz derecede nadirdir- yaşayan en güçlü Araf haline bile gelebiliriz.Gücümüzü iki taraftan da aldığımız için her Araf'ın zayıflığını kullanabiliriz.Kişiliğimiz değişken olabilir,iki taraflı düşünebiliriz.En son Yin ve Yang ın birlikte oluşturduğu Araf bundan 120 yıl önce koruyucusuyla beraber ortadan kayboldu.
Her Araf'ın kendine özgü bir koruyucusu vardır.Bu bir ejderha,geyik,yılan,kaplan,şahin vs. olabilir.
Dünya çok tehlikeli bir yer haline geldi.İnsanların bu durumu düzeltmek için yapabileceği şeyler tükendi.Son umut olan bizler her zaman onları korumaya yeminliyiz ve koruyacağız... Salih Özcan.
BÖLÜM 1 : Hoşgeldin
Sabah kalktığımda saatin kaç olduğu , havanın neden bu kadar soğuk olduğu ve ve ejderhamın dilinin yüzümdeki pürüzlü hissinin ne zaman sona ereceği gibi sorular sırasıyla cevaplandı.Ejderhamın siyah tüyleri güneşin çarpmasıyla inanılmaz görünüyordu. Vücudunun çoğu kalın,yağlı tüylerle kaplıydı ama gri derisi ara ara kendini gösteriyordu. Ahşap evimin küçük balkonuna çıkıp derin bir nefes aldım. Uçan eşeklerimi kontrol etmek için göle doğru baktım, gözlerim sabah normale göre daha az görüyordu. Elimi yüzümü yıkayıp gözlüğümle beraber tekrar balkona çıktım. Eşeklerim gayet iyilerdi. Gözlerimi kısıp gölünde ötesindeki köyü kontrol ettim. Normal görünüyordu. Köyün tam üstünde duran devasa zeplin dışında...
Panikledim.Çantamı ve malzemelerimi aldığım gibi bahçeye koştum.Annemin"Saliiihh!"diye bağırdığını duyduğumda tüylerim diken diken olmuştu .Neredeyse yerimden kıpırdayamadım.Sonra birden kendime gelip sesin geldiği yere doğru koştum.İki adam-yüzleri ve vücutları tamamen paçavralarla sarılmış-kardeşlerimi ellerinde sanki birer oyuncak bebek gibi taşıyorlardı.Babam elindeki kılıçla devasa adamlara vuruyordu ama işe yaramıyordu.Tekrar kendime geldim "Aduuu!Saldırr!" diye bağırdım.Henüz gelişimini tamamlamamış olsada bir insanı tek pençede ikiye yarabilicek kadar güçlüydü.Kerem'i tutan adama doğru bir pençe darbesi indirdi.Adamın kafası yerde yuvarlanmaya başladı.Koşup Kerem'i oradan aldım ve Adu ya diğerleriyle beraber gitmelerini söyledim.Babam yanımda duruyordu.Çantamdaki son sıçrama topunu da elime aldım.Sıçrama topları elinizle sıktığınız zaman sizi atomik parçacıklarınıza ayırıp en son baktığınız yerde tekrar biraraya getiriyordu.Mistik sanatlarda Araflığın bir parçasıydı.
"Baba,anneme bak!" dedim ve topu elimle sıkıp babama fırlattım.Bu sayede onu devasa adamın savurduğu kaslı kolundan kurtardım.Sıra Ahmet'i kurtarmaktaydı.Kardeşimi her an elinde ezebilirdi.Çok dikkatli olmalıydım.Bıçağımı alıp adama doğru ilerledim.Yaklaştığımda adamın beni görmüyor olduğunu farkettim.'Yüzü kapalı olduğuna göre tabi göremez.' diyebilirdim ama söylediğim gibi yaratıklarla dolu ve bilmediğim bir çok mistik sanatın yer aldığı bir evrende yaşıyorum.
Bıçağımı adamın Ahmet'i tuttuğu eline sapladım.Böğürmeye benzer bir ses çıkardı ama sanırım çığlık atıyordu.Elini birden açtı.Ben de Ahmet'i tutup hemen eve doğru girdim.Yaptığım hatanın farkına varmam 20 saniyemi aldı artık kendimi ve kardeşimi ev adı altında bir hediye paketiyle yaratıklara teslim etmiştim. Burada kapana kısılmıştık. Bodrum kattaki sığınağımıza kucağımda Ahmet olmasına rağmen oldukça hızlı bir şekilde indim.Kapıyı arkamızdan kilitledim.Ahmet'i kütüphanenin arkasındaki gizli bölmeye sakladım.Ses çıkarmaması için dua ediyordum.Kapıya iki kez tıklandı.Elime bıçağımı aldım ve hazır bir şekilde özellikle dar olan bu alanda hiç bir şansımın olmadığı dev adamı bekliyordum.Kapının altında yeşilimsi bir duman girmeye başladı.İlk önce gözlerim yandı sonrada bilincimi kaybedip bayıldım.
Gözlerimi açtım.Kendimi ayağa kalkmak için zorladım ama gözlerim hala bulanık görüyordu.Önümde bir silüet gördüm.Yanıma doğru yavaş yavaş yaklaştı.Kapüşonunun altına bakıp yüzünü görmeye çalışıyordum ama sadece bulanık bir karanlıktı.Yaklaşık beş adım önümde durdu.Ve boğuk bir sesle dedi ki.
"Hoşgeldin."
Salih ÖZCAN